9 Şubat 2015 Pazartesi

Akdeniz



Denizleri severim, en çokta Akdeniz'i.. Çünkü Akdeniz'in yüz sürdüğü topraklar ve insanlar bir başkadır. Bu yüzdendir, rotam nereye giderse gitsin yine hep Akdeniz'(liy)e döner. Sırtına attığı bir çantayla değil, kaleminin karasıyla gezen; şarabının tonuyla göklerinin mavisini, kokusuyla havasının nemini ve tadıyla toprağını hisseden gezginlerdenim. Ve öyle severim ki kalemimim ve şarabımın değdiği yeri, güne Cava ile başlayacak kadar Penedès'li olabilirim mesela. Sonra Ebro nehrini takip eder Rioja'ya varabilirim, ne fark eder Alta, Alavesa veya Baja olmus, yedi farkli isimde (TintadeToro, TintadelPais, UlldeLlebre, Cencibel, Aragonêz, TintaRoriz) bir kadeh Tempranillo içmekdikten sonra Green Spain Galicia'da yeşil vadilere uzanip Albariño ile serinlerinlemeden geçtikten sonra.

Kaybolsam tamda ortalarinda bir yerlerde La Macha'ya düşer yolum. Ahhh Don Kişot sende mi buradaydın? Soluklan şöyle, yorulmusundur yel degirmenleriyle savaşmaktan, yolumuz uzun Toro, Ribera del Duero bizi bekler, hem daha güneye Jerez'e (Xérèz) kadar ineriz belki, bir Sherry yudumlamadan gitmek olmaz. 
Senin ülkende, benim gözümle ve toprağının şarabıyla her kedehim senindir..











2 Aralik'14 / New York

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder