10 Ağustos 2015 Pazartesi

Kadınlar ve ötesi..



Iki gün önce bu fotoğrafı çekerken beynimde iki film çaktı. 
Ilki en sevdiğim yönetmenlerden biri olan Almadovar'ın "Todo Sobre Mi Madre" (All About My Mother) idi; anne olmak isteyen butun kadinlara atfedilmisdi. 
Ikincisi ise Giuseppe Tornatore'den La Sconosciuta (Unknown Woman); film bir annenin kızına "Bana kadın olmanın nasıl bir his olduğunu anlatırsın" diye bitiyordu.. 
Kadınlarla ilgili  bu iki filmde de güçlü kadınları, onların extraordinary hayatlarını, aşklarını ve biyolojik bağlılıkların ötesindeki anne olma duygusunu başka başka hayatlarda anlatıyorlar. 
Her ne yaparlarsa yapsınlar ruhlarından gelen tutkuları onları güçlü yapan kadınlar. 
Ağlayan güzel kadın figüründen yaşadığı extremliği sindirebilen erdem, olgunluk ve gerçek tutkuların peşinden giden, ayaklarını yüksek topuklardan indiren ve toprağın sıcağına aldırmadan bastiran kadın siluetlerine götürüyor. 
Kadınlar, aşkları ve çocukları.. 
Aklıma geldi, yazayım şuracıkta kalsın dedim, iki gün öncesinin anısına..








Mart 2015 - Downtown - New York

'iyi ki' dediginde ben..




.... aksine, 
"iyi ki doğdun" dediği anda etrafında balonlar ve kelebekler uçusturan en az(-çok) bir insan olmalı..
Güne mi, yollara mı, o yolları teptirene mi aşık olduğumu halen çözemediğim bir günde çekilmiş bu fotoğraf 
ve mutluluğun Don Kişot'la beden bulmuş halinden yaptığım eşleştirme ve bu eşleştirmeden doğan yeni paradigmalar. 
Başlangıçta biraz kekremsi, 
burunda; nemli bir yaz günü yeni biçilmiş çimen kokusu, 
damakta; çalılıkların arasından ellerini kanatamadan almayı başamaradığın en olgun böğürtlen
tende; akdeniz tuzu ve bir kaç çizik, 
sonda; ufak dokunuşlar inceliğinde bir hüzün ve uzun bir sessizlik.. 
Asıl bugün bir yaşıma daha girdim, üç kıtayı dolaşmış bir aşkla..









Mart 2015 - New York
Fotoğraf: Big Sur - Pacific Coast Highway 2013 / California

Kemal 'Yaşar'





Ne diyorlardı ölümlü dünya mı? Hani o her şeyi nötrleyen, saflaştıran ve ışıkları takip ettiren sonsuz yol.. 
Bir 2015 Şubatının sabahı, bedenim yasla uyandı, ne de olsa aradan tam bir yıl geçmişti ve bir yası hak etmiştik en nihayetinde.. 
Sonrasında daha büyük bir yasla bölündü yasım. 
Herşeyden önce beni Don Kişotl'a tanıştıran, 
Çanakkale'de savaşa gittigimiz, 
Karınca Adası'nda toprağımızı bırakmamak için ayak direttiğimiz, 
Çukurova'da yanıp kavrulduğumuz, 
Toros'larda soluklanıp buzlu sularından içtiğimiz, 
Anadolu'nun eşsiz efsanelerinden beslendiğimiz, 
yürüyerek romanlar yazdığımız adamı kaybetmişiz. 
Şimdi dökerim incilerimi, bir daha kimse dökmeyecek gibi.. 

Ruhun şad olsun.










Şubat 2015 - Astoria / New York

Anniversary




Biri özlem mi dedi? 
Ardından tam bir yılını doldurmuş bir özlem mi? 
Ya da bu kelimeyi karşılayamayacağınız kadar uzak hissiyatlar mı? 
Asla unutmam dediklerimizin ardındaki uçurum, hayat-kırıklıklarından sonra ki kaoslarımız mı? 
Ne fark eder, onlar geldiğinde hiç sormadılar ve sormayacaklar, biz hiç anlatmadık, anlatmayacağız.. Iyileşenler ve yerine yenileri eklenenler.. 
Nerdeyiz şimdi? 
Başladığımız nokta ve onca kaçışdan sonraki bir arpa boyunun ortasında sıkışıp kalmışız. 
Evet, yine ayni yerdeyiz. 
Bir yil önce dediğim gibi "yollar bir yere gidiyor da, ya biz nereye?" 










Şubat 2015 - Central Park / New York

Bir Kuple Güneş




Mesela mutlu olduğumuz anlardan, güneşin en kırmızı lavından bir kuple alsak, atsak uzaklara dönmesede ısıtır desek.. 
Halen merak etme, öğrenme derdinden hatalarımızı ve tecrübelerimizi ikiye katlasak. 
İnansak güzelliklerin varlığına, yok saysak kötü olan herşeyi.. 
Kim demiş anılar kendi mekanlarında nefes alır diye. 
Büyük yalan! 
Anılar benim beynimde nefes alır, kalbimin pompaladığı her kanda damalarımda dolaşır, varlığı varlığımın şekil bulamamış halidir. 
Bir "an" dediğim herşey hayatımın gerçeğiden daha fazlası, sonsuz bir tümevarım..








Subat 2015 - New York
Fotoğraf: Santa Monica 2013 / LA