23 Ocak 2016 Cumartesi

Sahi kimdik?



İşte böyle bir gece karar vermiştim, artık kalmayacaktım bu şehirde. Bir tarafımız güçlenirken diğer iplerimizin ne derece inceldiğini unutturan bir şehire ait olamazdım, olmamalıydım. 

Gideceğim tutmuştu yine, neresinden bilmem ama gitmeden götürmüştü beni, sanki hiç gelmemiş gibi.. 

Giden herkesin gözlerinde gördüğüm çaresizlik şimdi yüreğimin ortasındaydı ve yağmurlu bir geceye rast gelmişti. 

Bunca koşusturmacanın arasındaki eksiklikleri tamamlamış gibi yapar olmak bir yere kadardı, yani buraya kadar.. 

Ahh burnumdan gitmeyen şu kızgınlık kokusu, nasıl kızarım şimdi kendime, hemde nasıl.. 

Don Kişot'u aldın gittinde başın göğe mi erdi yoksa, en çok gitmeden giden kimlerdik? 


Sahi kimdik?











21 Haziran 2015 - Queensboro Bridge / NewYork

Yabancı olmayan yabancılar..






İşte öyle hikayeler vardır yol bulmayı bekleyen, düğümlendiğiniz anlar. Yazıp yazıp sildiğiniz cümleler, kelimelerinizi alip kaçanlar, ne hırsızlıklar var dünyada cezası olmayan diye düşündürenler. 
Yansıması biz olmayan gölgeler yada gölgesine bile güveneceğiniz insandan öteler. 
Çok etkilendiğim yazarlar ve yazılarından arınıp beraberce yürüyerek yazdığımız romanlar.. 
Oralarda bir yerlerde on yıl sonra acaba nerede olacam diye hayal kuran bir küçük. 
Henüz tanışmadığımız hayatımızı değiştirecek olan yabancılar, tanıştığımız ve hayatlarını değiştireceğimizden bir haber olduğumuz yabancılar.. 

Hiç yabancı olmayan yabancılar bu yazım size..

4 Ekim 2015 Pazar

inci miymişim?



Denizden gelmişim ben, babam hep öyle der. 
İnci miymişim neymişim istiridyelerden çıkan. 
Zannımca bu yüzdendir denizlere olan yakınlığım, kıyısı olmayan şehirlerden kaçışım; dinginliğini, sonsuzluğunu, maviliğini ama en çokta erdemini taşırım heybemde, hani kulağıma küpe yaptığın o senin 'erdem'ini.. 
İşte şans buydu Mevlana, Haci Bektas Veli, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre ile büyümek 
ve daha nicesiyle.. 
Bütün babalara ve baba olmak isteyen herkese…












21 Haziran 2015 / Ev - New York

Seçim-len-mek






Bilmem nedendir, halbuki mesleki bir deformasyonla her türlü duyumu iyi tasvir edebilme yeteneğim vardır fakat bu hissiyatın tarifi zor. 
Çocukluğumdan beri her seçim olduğunda umutla-korku ya da endişeyle-güven arası bir şey hissederdim, şu an hissettiğim gibi.. 
Ilk defa bir seçimi Central Park'da tek başıma oturmuş takip ediyorum. 
Fakat söylenenin aksine; uzaktan da davulun sesi kulağa hiçte hoş gelmiyormuş. 
Şansıma bir bateri, bir cello ve bir de saksafon düştü ki bütün endişelerimi dağıtmaya yetti bu üçlü jazz korosu. 
Hiç bir saltanat sonsuza kadar sürmeyecekti değil mi?











7 Haziran 2015 - Central Park / New York

1 Ekim 2015 Perşembe

Alkatraz




Bu görduğünüz ada Alcatraz adası hani şu kaçmayı kimsenin başaramadığı denizin ortasındaki hapisane. 

Tabi su an ki hikayemizin bu adayla hiç bir ilgisi yok. 

Hatta su çektiğim fotoğrafta, o yokuşu yürürken dünyanın en mutlu insanı olduğumuda dün gibi hatırlarım. 

Şayet bununda konumuzla alakası yok. 

Gelgelelim ki burada bir hikaye var fakat hiç kimsenin haberi yok.. 

Bir ben bilirim birazda Don Kisot.. 

Neyse ki bugünde dünyanın en mutlu günlerinden, tabi yarının hilkat garibesi olmayacağı ne malum.. 

Ne diyordum..?! 










Temmuz 2015 - New York
Fotoğraf: Aralık 2013 - San Francisco, CA

Zelzele




Sevgili(m) Don Kişot! 
Yıkımlar, göçler ve en nihayetinde savrulmuşluğumuzla bir kez daha bilinçaltımın en derinliklerinde at koşturuyorsun. 
En ufak zelzeleyi senin depremin sanır oldum. 
Halbuki gölgeler çizmistim ayaklarımın altına, sıkıca tutsunlar diye..









Haziran 2015 - Central Park / New York

Papatyalar





Gülleri, laleleri, orkideleri değil en cok papatyaları, kır çiçeklerini sevmeli bir insan. 
Ki hayatın en mütevazı ve erdemli ucundan tutabilsin. 
Narin, kırılgan, ilk rüzgarda yapraklarını döken değil, kavurucu güneşe rağmen yine gülümseyen olsun..










Mayıs 2015 - New York