4 Ekim 2015 Pazar

inci miymişim?



Denizden gelmişim ben, babam hep öyle der. 
İnci miymişim neymişim istiridyelerden çıkan. 
Zannımca bu yüzdendir denizlere olan yakınlığım, kıyısı olmayan şehirlerden kaçışım; dinginliğini, sonsuzluğunu, maviliğini ama en çokta erdemini taşırım heybemde, hani kulağıma küpe yaptığın o senin 'erdem'ini.. 
İşte şans buydu Mevlana, Haci Bektas Veli, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre ile büyümek 
ve daha nicesiyle.. 
Bütün babalara ve baba olmak isteyen herkese…












21 Haziran 2015 / Ev - New York

Seçim-len-mek






Bilmem nedendir, halbuki mesleki bir deformasyonla her türlü duyumu iyi tasvir edebilme yeteneğim vardır fakat bu hissiyatın tarifi zor. 
Çocukluğumdan beri her seçim olduğunda umutla-korku ya da endişeyle-güven arası bir şey hissederdim, şu an hissettiğim gibi.. 
Ilk defa bir seçimi Central Park'da tek başıma oturmuş takip ediyorum. 
Fakat söylenenin aksine; uzaktan da davulun sesi kulağa hiçte hoş gelmiyormuş. 
Şansıma bir bateri, bir cello ve bir de saksafon düştü ki bütün endişelerimi dağıtmaya yetti bu üçlü jazz korosu. 
Hiç bir saltanat sonsuza kadar sürmeyecekti değil mi?











7 Haziran 2015 - Central Park / New York

1 Ekim 2015 Perşembe

Alkatraz




Bu görduğünüz ada Alcatraz adası hani şu kaçmayı kimsenin başaramadığı denizin ortasındaki hapisane. 

Tabi su an ki hikayemizin bu adayla hiç bir ilgisi yok. 

Hatta su çektiğim fotoğrafta, o yokuşu yürürken dünyanın en mutlu insanı olduğumuda dün gibi hatırlarım. 

Şayet bununda konumuzla alakası yok. 

Gelgelelim ki burada bir hikaye var fakat hiç kimsenin haberi yok.. 

Bir ben bilirim birazda Don Kisot.. 

Neyse ki bugünde dünyanın en mutlu günlerinden, tabi yarının hilkat garibesi olmayacağı ne malum.. 

Ne diyordum..?! 










Temmuz 2015 - New York
Fotoğraf: Aralık 2013 - San Francisco, CA

Zelzele




Sevgili(m) Don Kişot! 
Yıkımlar, göçler ve en nihayetinde savrulmuşluğumuzla bir kez daha bilinçaltımın en derinliklerinde at koşturuyorsun. 
En ufak zelzeleyi senin depremin sanır oldum. 
Halbuki gölgeler çizmistim ayaklarımın altına, sıkıca tutsunlar diye..









Haziran 2015 - Central Park / New York

Papatyalar





Gülleri, laleleri, orkideleri değil en cok papatyaları, kır çiçeklerini sevmeli bir insan. 
Ki hayatın en mütevazı ve erdemli ucundan tutabilsin. 
Narin, kırılgan, ilk rüzgarda yapraklarını döken değil, kavurucu güneşe rağmen yine gülümseyen olsun..










Mayıs 2015 - New York

Saklambaç




Çocukken oynadığımız saklambaç oyunlarındaki gibi yine unutmuştuk bir yerlere bakmayı, halbuki nereden bilebilirdik kendimizi bu sefer yukarılarda bulabileceğimizi. 
Ordaydık işte! 
Yukarılarda bir yerde.. 
Ruhumuzu geride bırakan şehir hayatına inat bir gökyüzü vardı tepemizde halen, 
mavi ve beyaz bulutlarıyla..










Mayıs 2015 - Madison Square Park / New York

Zorlu Duraklar







Geçeceğini bildiğin ama hiç geçmiyecek gibi yaşadığın, her bir anına şükürlerini sunduğun anılar her ne kadar boğazında düğümlensede en ihtiyaç duyduğun anlarda sana koltuk değnekleri olacaktır. 
Sen farkında olmasan da güzel günlerin ve güzel insanların varlığına teminat olarak başucundaki saatin gibi uyandıracaklar seni daldığın uykulardan. 
Daha güzeli olmayacak, kendi içlerinde en güzelleri olacak.. 
Güzel günler zorlu duraklardan geçerdi değil mi sevgili?..








Mayıs 2015 - New York

Yürüyelim..


Hayatı yakalamak için koşmanız gerekmez mösyö, yürüsenizde bize yeter, yeter ki o potansiyel enerjiniz kinetik enerjiye dönüşsun artık. 
Potansiyeller de hakkını ve yerini bulsun ki, bizde söyle bir ohh çekelim en nihayetinde. 
Bir de aklınızı çelelim istiyoruz ama ona nereden başlasak bilemedik. 
Velhasıl-ı kelam yürüyelim..










Nisan 2015 - New York

Un(-ufak)utmak



Sonra uzun uzun fotoğraflar çektik, birde her iç çekişlerimizde Don Kisot'u andık.. 
Bir zamanlar buralarda bizde vardık.. 
Ilık bir Aralık gecesini kim unutabilmiş ki, hem nasıl unutulur hele birde yağmur yağmışsa.. 
Kavun kesin bana, en tazesinden yaz koksun. 
Ha unutmadan teleferiğe binmekle uçağa binmek aynı şey. 
En nihayetinde uçmak isteyince ayaklarının yerden kesilmesine ihtiyacın yok..










Nisan 2015 - New York

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Kadınlar ve ötesi..



Iki gün önce bu fotoğrafı çekerken beynimde iki film çaktı. 
Ilki en sevdiğim yönetmenlerden biri olan Almadovar'ın "Todo Sobre Mi Madre" (All About My Mother) idi; anne olmak isteyen butun kadinlara atfedilmisdi. 
Ikincisi ise Giuseppe Tornatore'den La Sconosciuta (Unknown Woman); film bir annenin kızına "Bana kadın olmanın nasıl bir his olduğunu anlatırsın" diye bitiyordu.. 
Kadınlarla ilgili  bu iki filmde de güçlü kadınları, onların extraordinary hayatlarını, aşklarını ve biyolojik bağlılıkların ötesindeki anne olma duygusunu başka başka hayatlarda anlatıyorlar. 
Her ne yaparlarsa yapsınlar ruhlarından gelen tutkuları onları güçlü yapan kadınlar. 
Ağlayan güzel kadın figüründen yaşadığı extremliği sindirebilen erdem, olgunluk ve gerçek tutkuların peşinden giden, ayaklarını yüksek topuklardan indiren ve toprağın sıcağına aldırmadan bastiran kadın siluetlerine götürüyor. 
Kadınlar, aşkları ve çocukları.. 
Aklıma geldi, yazayım şuracıkta kalsın dedim, iki gün öncesinin anısına..








Mart 2015 - Downtown - New York

'iyi ki' dediginde ben..




.... aksine, 
"iyi ki doğdun" dediği anda etrafında balonlar ve kelebekler uçusturan en az(-çok) bir insan olmalı..
Güne mi, yollara mı, o yolları teptirene mi aşık olduğumu halen çözemediğim bir günde çekilmiş bu fotoğraf 
ve mutluluğun Don Kişot'la beden bulmuş halinden yaptığım eşleştirme ve bu eşleştirmeden doğan yeni paradigmalar. 
Başlangıçta biraz kekremsi, 
burunda; nemli bir yaz günü yeni biçilmiş çimen kokusu, 
damakta; çalılıkların arasından ellerini kanatamadan almayı başamaradığın en olgun böğürtlen
tende; akdeniz tuzu ve bir kaç çizik, 
sonda; ufak dokunuşlar inceliğinde bir hüzün ve uzun bir sessizlik.. 
Asıl bugün bir yaşıma daha girdim, üç kıtayı dolaşmış bir aşkla..









Mart 2015 - New York
Fotoğraf: Big Sur - Pacific Coast Highway 2013 / California

Kemal 'Yaşar'





Ne diyorlardı ölümlü dünya mı? Hani o her şeyi nötrleyen, saflaştıran ve ışıkları takip ettiren sonsuz yol.. 
Bir 2015 Şubatının sabahı, bedenim yasla uyandı, ne de olsa aradan tam bir yıl geçmişti ve bir yası hak etmiştik en nihayetinde.. 
Sonrasında daha büyük bir yasla bölündü yasım. 
Herşeyden önce beni Don Kişotl'a tanıştıran, 
Çanakkale'de savaşa gittigimiz, 
Karınca Adası'nda toprağımızı bırakmamak için ayak direttiğimiz, 
Çukurova'da yanıp kavrulduğumuz, 
Toros'larda soluklanıp buzlu sularından içtiğimiz, 
Anadolu'nun eşsiz efsanelerinden beslendiğimiz, 
yürüyerek romanlar yazdığımız adamı kaybetmişiz. 
Şimdi dökerim incilerimi, bir daha kimse dökmeyecek gibi.. 

Ruhun şad olsun.










Şubat 2015 - Astoria / New York

Anniversary




Biri özlem mi dedi? 
Ardından tam bir yılını doldurmuş bir özlem mi? 
Ya da bu kelimeyi karşılayamayacağınız kadar uzak hissiyatlar mı? 
Asla unutmam dediklerimizin ardındaki uçurum, hayat-kırıklıklarından sonra ki kaoslarımız mı? 
Ne fark eder, onlar geldiğinde hiç sormadılar ve sormayacaklar, biz hiç anlatmadık, anlatmayacağız.. Iyileşenler ve yerine yenileri eklenenler.. 
Nerdeyiz şimdi? 
Başladığımız nokta ve onca kaçışdan sonraki bir arpa boyunun ortasında sıkışıp kalmışız. 
Evet, yine ayni yerdeyiz. 
Bir yil önce dediğim gibi "yollar bir yere gidiyor da, ya biz nereye?" 










Şubat 2015 - Central Park / New York

Bir Kuple Güneş




Mesela mutlu olduğumuz anlardan, güneşin en kırmızı lavından bir kuple alsak, atsak uzaklara dönmesede ısıtır desek.. 
Halen merak etme, öğrenme derdinden hatalarımızı ve tecrübelerimizi ikiye katlasak. 
İnansak güzelliklerin varlığına, yok saysak kötü olan herşeyi.. 
Kim demiş anılar kendi mekanlarında nefes alır diye. 
Büyük yalan! 
Anılar benim beynimde nefes alır, kalbimin pompaladığı her kanda damalarımda dolaşır, varlığı varlığımın şekil bulamamış halidir. 
Bir "an" dediğim herşey hayatımın gerçeğiden daha fazlası, sonsuz bir tümevarım..








Subat 2015 - New York
Fotoğraf: Santa Monica 2013 / LA 

9 Şubat 2015 Pazartesi

In Vino Veritas





Aşk en çokta bittiğini sandığımız anlarda artçılarıyla dönecekti. Ve "In vino veritas"ın içinde kaybolup gidecekti. Çünkü aşk'ın kalkıp gelecek kadar cesareti yoktu. O okyanusları aşamamıştı ve sınıfta kalmıştı. Olmayan siluetlerin arasındaki hayali rekabetti onunkisi. Şimdilerde hangi ülkede yada hangi şehirdedir bilmem ama hep burada sanki, benimle ve hiç gitmemiş gibi..












30 Ocak'15 / Central Park - New York

Sonrası..




İlk önceleri hatırlamak için düşünmeniz gerekmez, her daim aklınızdadır, beyninde çakan şimşektir flashbackler. Bir kaç ay sonra bir on saniyenizi alır hatırlamak, sonrasında yıllar yılları kovaladıkça hatırlamanız için uzun uzun düşünmeniz gerekir. Artık ayrıntılar silinmistir ya da gerilere atılmıştır, pek de deşmek istemediğiniz. Ayaklarınızı yerden kesen olayları bile anımsamak gereksiz olmaya başlamıştır ve en gereksizleri de onlar olmuştur. Eski şefkat yerini umursamazlığa ve boş vermişliğe bırakmıştır. Başka başka alışkanlıklara saplanmanın eşiğinde uzunca kararsız kalmışsınızdır. 
"Unutmak için mi alışıyoruz, alışmak için mi unutuyoruz?" sorusunun bir cevabı olmadığını zor olsada fark etmişsinizdir. 
Sonrası iyilik, güzellik, sağlık..











26 Ocak'15 / New York
Fotoğraf: Aralik'13 / Santa Monica - Los Angeles

Kaçış!




Mesela kalbinin kırıldığı kadar uzaklara gidebilme düşüncesi, sonra unutacak kadar uzakları gerçekleştirmek, sonrasını bilmiyorum ya da bilmek istemiyorum ama ortadaki üçlemin daha kalabalıklaştığı ve karıştığı düzlemsiz bir düzene gitmek. Ne demiştik? Olmadığımız yerlerde nerelere savrulmuştuk, kim kizabilir ki şimdi kuş gibi havalanan yüreğimize. Pusulamız her daim boynumuzda, yolunu kaybedenleri takip edenlerdeniz ne de olsa. 
Ben zekiyim ukalalığını kenara bırakıp, büyük cümleleri aşıp iyice küçümsesek hayatımızı, yine "hiç" olsak.. 
Arkanı dön giyineceğim demek kadar anlamsız olan herşey.. 
Hiç birşey anlamadın degil mi? 
Bende..









10 Ocak'15 / New York