26 Ekim 2014 Pazar

İkimizin yalnızlığı..


Mesela ikimizin yalnızlığını toplasalar, bir yalnızlık eder mi? 
Biriktirip yastık kılıfı yaptığım anılar var kafamın altında, yine de alır başını götürür buralardan. 
Hep bir hikayeler var dolanan ortalarda, ne fark eder kıvamında. 
Madem burada herkes hazır, neye aranıyoruz, kaybettik mi yoksa ya da birilerinin burnunun dibinde miyiz veyahutta birileri bizim burnumuzun dibinde mi? 
Yok illa ki dikine gideceksin, neyse git bakalım, gidebildigin kadar. 
Unutma ki gercekler sarapda gizlidir..









22 Ekim'14 / New York

ilk-Son-bahar



Yine son-bahar! Metroya ve her varışa koşa koşa gitmenin, kışın geleceğini kabullenememiş olmanın mevsimi.. 
Hayatin yavaşladığı evin bir başka anlamlandığı çayların ve kahvelerin sıcaklık derecelerinin arttığı koşuşturmacanın yerini muhabbetlere bıraktığı pastel renkli zaman dilimi. 
Provance rosé'ler yerlerini çoktan Arjantin Malbec'lere kaptırdılar bile.. 
Şarabın ısınıp, seninde içini ısıtmak için; tarçın, elma, karanfil ve portakalla kaynaştığı, dışı soğuk içi sıcak an.. 
Herşeyden evvel bir ara tatili beklemenin, bir taşınmayı beklemenin, bir hayallerini sıkıştırmanın, bir gerçek olmayanın üzerine kurulmamış olan ve apansız bekleyişin sona erdeği ilk-son-bahar.. 

Safalar geldin, biliyorsun..











22 Ekim'14 / New York

Hayatın olmayan üç şekli..




Hayatın üç şekli var burada,
bir seni anımsadığım şekli,
bir seni gördüğüm şekli,
bir de seni yaşadığım şekli..
Bir ses için bu kadar dilek fazla değildi 
ama sadece bir his için yapilan her şey azdı 
ve yaşadığımız her şeyin kendisi yarısının kat sayısıyla çarpımıydı.. 
Yokluğun kitap sayılarımın ardışık bir uzantısına eş değer..












25 Ekim'14 / New York

Orada mıydın?





Burada oturmuşdum, 
aylardan Aralık mıydı? 
Ne anlatmıştım uzun uzun? 
Oradaydın değil mi?











25 Eylül'14 / Shake Shack - New York

"soğuk"

Çokca sevgili olan Don Kişot,


Sana bu yazımı gecenin yarısınıda tepmiş, "soğuk" kelimesini yalnızca bedeninde değil kalbinde hissettirebilecek derecede olan bir hastane kolidorundan yaziyorum.. Görebildiğim en renkli yeri çekmek istedim senin için, sende o karanlıkta kaldığın yerlerden görebilesin ve en renkli halimle hatırlayasın diye beni. Uzaklarda bir yerlerde sabah olduğunu bilmek huzur verici özelliklede iki saat içinde ayakta olacak olanların varlığını. Sakın korkup, içini huzursuz etmeyesin, senin masada kaldığın ameliyatlardan biri değil bu seferki.. 
"Uzak" biraz daha uzaklaştı bu gece.
 Nerede kaldi "iyi ki varsin" ?!.,










22 Eylül'14 / Presbyterian Weill Cornell Hospital - New York

15 Eylül 2014 Pazartesi

Nerede kalmıştık..



Don Kişot! 

Aynı zamanda hem varlığına hem yokluğuna şükrettirmeyi becerdiğim nadir kahraman. Seni elime alıpta sayfalarını çevirdiğim, bitmesin diye yavaş yavaş okuduğum, zamanı durduramayıp, bittiğinde bile dönüp dönüp sayfalarını karıştırdığım astral seyahatin üzerinden epeyce geçmiş. Başka kahramanlar almış yerini zaman zaman ama kalbim hep sende kalmış. Var-ol(a)mayanla varlık arasina sıkışmış. 
Artık K edebiyat dergisinin aralarına küçük hikayelerimi sığdıramayacak kadar uzaklaşmışım o mistik aşkımızdan. Enerjim yükseldikçe yok-luğun ince tınısında kalmışsın. 
Yanlızlık ve sessizlik hep korkutan değildi halbuki, bazen besleyendi, arkandan seslendim fakat duymadin.. 
Ve bizi şu an doyuran yine "biz"sizlik.. 
Biz ol(a)mamanın verdiği haz..







12 Eylül'14 / New York
Fotoğraf: Eylül'14 / Gustavino's Garden - Quuensboro Bridge - NY

Olsak ya!




Şimdi kalkıp gidersin ya, en sevdiğim bulutları ayaklarımın altından çeker koyarım heybene ve bir kaç kitap yanına..
Halen vakit bırakmışken hayat duvarlarımızın arasına, atlasak aşsak ya, bir haftayı 2 yıla bedel etsek.
Bu kadar da yanlış olamaz değil mi zaman?
Doğru olan biz olsak ya…






DBK
2 Eylül'14 / Columbus Circle - NY

Teğet




Daha öncede söylemiş miydim, en çok bulutlarını diye, daha öncede gülmüş müydün bulutlar sevilir mi diye..

Teğet geçişlerini sevdiğimin şehri..









1 Eylül'14 / Astoria - NY

Dolaştım, yine döndüm



Hep başladığımız yere dönüyormuşuz ya, işte bende döndüm bir kez daha en başa.. Bir tren yolunun karşısında doğan ben deniz, başka bir kıtada, başka bir ülkede ama yine bir tren yolunun karşısında ve aynı sesle uyanıyor güne. O hatırlamadığım yağmurlu pazarlardan biri fakat hatırladığım söğüt dallari var belleğimde. Trenler epeyce degişmişler, o kara hallerinden eser kalmamış, biraz yukarıları çıkmışlar sanki, bir zamanların hayran olunduğu Özgur abisi, günlerce uzakta kalmış, orta yaşlı-ihtiyar bir makinisttir şimdilerde, kim bilir nerde.. 
Biram, ben Emir Kusturika ve aksam yetişmek zorunda olduğum yemek.. 
Şükredecek şeyler biriktiriyorum hepimize..







31 Ağustos'14 / Astoria - NY

14 Eylül 2014 Pazar

Dön yüzünü





Hani bakıyorum dünya gözüyle, unutuyorum, alışıyorum,
affediyorum, büyüyorum ve sonra başka gözle seyrediyorum.
Yok olmaya başlayan siluletinin son izleri karışıyor havaya.
Dönüyorum yüzümü yine kuzeye, en kuzeye,
siluletinin en güzel hallerinden birine..









27 Ağustos'14 / Astoria Park - New York

Büyük yalanlar istiyorum..



Daha önce hiç hissedilmemişin üzerinde, ben dediğimde başkasını, başkası dediğimde beni anlatmadığım küçük olaylar harmanı.
Nasılda büyük yalanlar istiyorum dediğimde istiyorumun gerçekleşmesi. Deniz kabuklarının kumsalın bir parcası olması. Ve senin kumasalın vazgeçilmez bir parçası kalman, yukarı-batının senin için her zamankinden daha fazla şey ifade etmesi. Karışman, dağılman ve toplanman. Okyanusa salınman ve ayni zamanda nefes alman. Ne kadar yakın ve ne kadar uzak..
Nerde kaldı o eski halimiz..








DBK
19 Ağustos'14 / New York
Fotoğraf: Ağustos'14 / Hamtons - NY

Kuzeyde dur!




Aman kuzey'de dur, öylece dur ki pusula'mın izine takılsın siluetin. Denizle gökyüzünün buluştuğu çizgide ip atla, gökkuşağına sarmala kendini, haftaici akşamlarına sığdır kitaplarını. Uzaklara git ama yakında kal. Gülümsemeni kabullen en olduğu gibisinden. Mümkün olsa her gün rakı iç, rakı şişesinde rakısız kalan balık olma sakın. Şayet gidersen, hele ki  benimde en sevdiğim şehirlerden birine, şehrin göbeğinde opera söyleyen o uzun sarı saçlı kadına selam söyle, arada bir sandviçini o ünlü meydanında ye. Noelde ruya gibi bir buz pateni yap o müzenin yanında. Parklarında yürü uzun uzun. 
En cok baharını severim o şehrin ve birde bana Huw Morgan'i hatırlatan her daim yeşil vadisini..











DBK
19 Ağustos'14 / New York
Fotoğraf: Ağustos'14 / Hamtons - NY

Limon Ağacı






Bir limon ağacı olsak mesela Kaliforniya'da, köklerimiz Napa'nın eşsiz topraklarına uzansa. 
Ve sonunda bizi sıkıca tutan birşeyeler olsa.
Halbuki ben hep kuzeyde dururdum, neden şaştı bu pusulalar..









15 Ağustos'14 / New York
Fotoğraf: Aralık'14 / Chateau Montelena - Napa Vadisi

Yapa-Yarım..



Yap-yarım, yapa-yarım, yarım-yamalak, anlıyor musun?
Kulakların çınladığında duymayı becerebiliyor musun?
Birini kırdığında empati yapabiliyor musun?
Kelimeler kullanmadan konuşabiliyor musun?
Adımlarsız dünyayı arşınlayabiliyor musun?
Kalpsiz sevebiliyor musun?
Düşünmeden hayal kurabiliyor musun? Yazdıklarını ve çizdiklerini paylaşmaktan utanmayabiliyor musun?
İçtiğin şaraba, yediğin yemeğe saygı duyabiliyor musun?
Yüzün kırışmadan gülümseyebiliyor musun?
Dokunmadan hissedebiliyor musun? Aptal bulduğun düşüncelere ve insanlara aptal demeden durabiliyor musun?

Ve Don Kişot'u özleyip susabiliyor musun?!?











14 Ağustos'14 / Astoria 36th Ave - New York

#N treni




Biz sadece yanlış dileklerimizin ürünüyüz.. Ancak bir cumartesi sabahının üçünde New York serinliğinde hissedebiliyoruz varlığımızı ve #N treni kadar uzaklıkta bütün isteklerimiz...
Her zaman içeridir sözümüz meclisten fakat siz yinede alınmayınız...

Şayet hangi hikaye sonsuzlukla kutsanmış ki….









9 Ağustos'14 / Union Square Subway - New York

Rioja Şarabı



Canım Don Kişot,
Dün gece uyudum uyandım yalnız seni düşüdüm demek isterdim fakat bütün gece uyumadım ve bir tek seni düşündüm.
Renksizliğimiz içerisinde farklı olan renklerimizi, olmayan ırklarımızı, hiç inanmadığımız dinlerimizi, doyasıya yaşadığımız ve bizi birbirimize kenetleyen günahlarımızı, en çokta günahlarımızı. Sonra utançlarımızı, seni sakladığım utançlarımı.. Yan tarafımda yatan şişman İspanyol kadını, ortalarda dolanan gönüllü gençleri, gelişi güzel yatan yaralıları ve ağrısından küfrü basan adamı, koşuşan genç doktorları.. Hepsini düşündüm ve hepsinde seni düşündüm. Kıtaların ardından tuttun elimi, sana verdim elimi okyanusları aşıp.. O kadar kargaşanın arasında içim içimi yiyen tek birşey vardı, en sevdiğin yemek neydi Don Kişot?
Sahiden neydi en sevdiğin, nasıl atlamıştım bu can alıcı ayrıntıyı. Senin yüzyılında ne yerdiniz, sana ellerimle neler yapardım, yetinir miydik bir tas çorbaya, bir Rioja şarabi içer miydik mesela? Seni saraba yeniden aşık eder miydim? Hatırlıyorum en çokda İspanyol şarabını severdin.Tamda bütün bu sorulara boğulurken birden sağ kolumda bir sızı hissettim...
Orada mıydım?








19 Temmuz'14 / Bellavue Hospital - New York
Fotograf: 19 Temmuz'14 / Bellavue Hospital 

14 Temmuz 2014 Pazartesi

Eskiz Kalemleri





Ne zamandan beri bu kadar dalgin olduk Don Kisot .. Nasil unuturum kalemlerimi, nasil, sorarim kendime! Eskiz kalemlerimi cantama koyma aliskanligi kazandigindan beri epeyce pervasiz olmustum zaten. Her koseden cikan parcalarin ve hayatimi tamamlama seklin. Karamalarim ve senin varligin, hayatimin iki amansiz boslugu. Hic bir penceresinden bakmadigim o evin kim bilir hangi kosesinde duruyorlar simdi, yuzustu birakilmis kitaplarimin arasindan mi kaldilar yoksa. Oysa ki bilirsin pencerelerin hayatimdaki yerini, Picasso gibi hayatimi renklere ayirdigimi, hatta muziklere ve pencerelere bile. Icine girip oturabildigim pencereleri cok severim mesela sayet hayatimin en guzel donemleri gommeli pencerelerdi. Yeni bir pencere bakiniyorum Don Kisot, bir karakterim eksik kaldi hikayemde. Caktirmadan insanlarin agzini ariyorum, birisi elbet kaciracak agzindan son puzzle'imi ve senin asla okumayacagin yeni bir hikayemi tamamlayacagim. O merakli hallerini nerelere gomdun, kara kapli defter deyip gecme, bir sayfa daha cevirsen kendi siluetini goreceksin fakat haberin yok. 
Korkma! Kagit sabirlidir












15 Temmuz'14 Astoria / NY

4 Temmuz 2014 Cuma

Düğümler







Geçen gün şöyle bir tökezledim Don Kişot, o üç saniyede hayatımı akıttım gözlerimin önünden. Yamalı bir film şeridiydi fakat bazı yerlerini iyi yapıştıramamışsın. Sana hep demiyor muyum iki kere dolandıracaksın bandı etrafında diye, yine geçistirmişsin anılarımı. Neyse merak etme düğümler attım aralarına sapasağlam oldular, bir ömür dayanır artık bu bize..








30 Haziran'14 / Central Park - New York

11 Haziran 2014 Çarşamba

Şehirlere dokunmak!





Dokunduğum şehirler oldu, bir de dönmeye korkularım, güvendiklerimde oldu, her daim bana kucağını açanlar da. Halbuki hep bir eksiktiler aitlik hissiyatından.
Kırıldığım şehirler oldu ve bir daha dönmediklerim.
Hep dönmeyi istediklerim de oldu, geç kaldığım şehirler de. Bomboş olan şehirler vardı, terk edilmişliğin kokusu sinmiş. Neydi beni şimdi bu şehirde tutan, onca şehir tepmis biri olarak, tutkallanmakda neydi böylesine..











19 Mart 2014 Çarşamba

Dokunmak..



Kalabalıklar yalnızlaştırıyor bizi Don Kişot!
Kendi kalabalıklığımızda yapayalnız kalıyoruz. Fısıltıları duyar hale geliyoruz sessizliğin içinde. Yalnızlığın iyi taraflarını keşfediyoruz; boşluk!
Boşluk algılarımızı açıyor, hayatımızdaki boşluğu etrafımızdaki olaylarla doldurmaya çalışıyoruz.
Küçük küçük bedenler görüyorum, arada büyük büyük ruh siluetleri geçiyor önümden, dokunmak için uzanıyorum, dokunamadan uzaklaşıyorum. 

Sana dokunmuştum bir defasında hatırlıyor musun Don Kişot?
İnancıma dokunmuştum. Kim bilebilirdi ki insanoğlu; sevgiye, tutkuya, bağlılığa, inanca dokunulabilir diye. Halbuki bunların hepsine dokunmuşluğum vardir benim..
Bir defasinda, uyanmadan evvel..









19 Mart'14 / Bin71 - New York

12 Mart 2014 Çarşamba

Çocuk!



Üzgünüm çocuk!
Dünyaya bunun için gelmedin, bunun için sevmedik seni.. Hayal et istedik, üzül, ağla, öğren, gülümse ama ölme!
Ayaklarının altında kalsın toprak, üzerini örtmeye utansın..
Bak dünyaya o delici bakışlarla ve o parlak gülüşle karşıla bizi yeniden.

Bir çocuk suskunluğu, bir çocuk hüznü bıraktın ruhumuza,
Seni sadece sevmiş olsak az gelirdi.
Ötesindeki herşeyin ve umudun ışığı doğsun üzerine!
















13 Mart'14 / New York

10 Mart 2014 Pazartesi

Doğum



Bu gün benim doğum günüm!
Başucuma bıraktığın notu aldım. Yine çok içten ve sıcak yazmışsın, nasıl yapıyorsunda böylesine kelimelere hükmedebiliyorsun.
Kelimelerin adeta beni yutuyor, başka düşüncelerde tekrar doğuruyor ve sonra öldürüp, en bastan tekrarlıyor bu ritüeli..
Yine beni sarıp sarmaladın auranla, bir an bile gelmedi aklima beni bugün yalnız bırakabileceğin..
Ufak bir yeniliğin ağrılı sancısını yaşıyorum su an Don Kisot.
Umarım çabuk geçer..
Benim günümden sevgiler..







10 Mart'14 / New York
Fotoğraf: Central Park / New York

8 Mart 2014 Cumartesi

Acıtır!






Çok sevgili olan Don Kişot,
Bazen iyi seyler acıtır ve ne kadar çabuk unutursan o kadar az acıtır.
Bir gün hatırlamamız için gözlerimizi kısıp burnumuzu kırıştırmamız gereken bir zamana kadar acıtır..











9 Mart'14 / New York
Fotoğraf: 8 Mart'14 / Central Park - New York

27 Şubat 2014 Perşembe

An-lar ve olmayan anı-lar..




An-lar var Don Kişot, birde bitmek tükemez bilmez anı-lar. Bazı kelimeler ve dönüm noktalarımız var.
San Francisco'da o tepeyi tırmanırken bütün kötü şeyleri arkada bırakan bir kadın var ve bir erkek var huzur dolu.
Sonrasında yine anı-lar ve an-lar..
Tabloya tekrar bakalım şimdi; an-lar var ve beraberinde anılar.
Hic San Francisco'ya gitmemiş bir çift var, hiç çift olmamis iki kisilik bir boşluk var ardında. Bir kadın var ürpermiş ve bir erkek var sonsuza kadar huzurunu kaybetmiş..
Gerçek olan ne var?
Artık ne an-lar, ne de anı-lar.....









28 Şubat'14 / New York
Fotoğraf: Art Museum / San Francisco

19 Şubat 2014 Çarşamba

Aruoba




Ben, sana bir Aruoba kitabı hediye etmemişsem, kitabın başına bir kaç rakam not düşmemişsem, demek biz senle henüz hiç karşılaşmamışız Don Kişot..

Ve sen! Arada sirada açıp bir kaç sayfa karıştırmamışsan, demek hiç var olmamışsın..











23 Şubat'14 / New York
Fotoğraf: Hudson River Park / New York

"Her"




Şimdi tam hatırlamıyorum, biraz geç(ik)miş bir zamandan. Hani telefonumun ekranının hergün biraz daha kırılmadığı zamanlardan. Sahi hergün biraz daha fazla kırılıyor. Neyse başka bir şeyden bahsedecektim.. 
Bir filmle, kitapla, resimle, dans etmeyle, şarkı söylemeyle, şu ağır başlı halimi geride bırakmayla (zaten üzerimde iyi durmadı) eski zamanlardan bir tadayım diyorum. Ama o kadar kırık ki ekranım, yazdıklarımı zor görüyorum adeta. Bu aralar çok yol fotoğrafı çekiyorum değil mi? Çünkü çok yürüyorum, zatürreye kadar yolum var buradan.. 
Biraz garip gelecek ama sürekli "her" filmini düşünüyorum. Sanırım çok etkilendim.. 
Benim gördüğümü görmüş olma ihtimalin ne kadar?












18 Şubat'14 / Central Park - New York
Fotoğraf: Central Park / New York

16 Şubat 2014 Pazar

Son mu?





Şimdi yazmak kelimelerime ihanet gibi.. 
Nasil da anlamsız geliyor emekler, ihanetin binbir türlüsünü hatırlatırcasına çöpe atılanlar.
Doğanın yaratılışından gelir, önce ruh vardı ve ruh beden bulmuştu; bu sefer altüst ettik yaratılışı, bedene ruh üfledik.. 
Don Kişot önce bir bedendi, sonra ruh buldu ve şimdi artık bir bedeni yok.
Ruha dönüşmüş bir kahraman, bir zamanlar güzel olan..










16 Şubat'14 / New York
Fotoğraf: City College Station / New York

13 Şubat 2014 Perşembe

Biz burada "aşk'dan bahsediyoruz..





Kim koydu şu Kafka toprağını üzerime. Halbuki umutları gönderme niyetindeydim. Nereye kayboldu benim Dostoyevskim? Oralarda bir yerde bir mum olacaktı, sık olmaz buralarda elektrik kesintisi. Derinlerime bak!
Sıkıntıların arasına sakladıklarımı fark etmedin mi gerçekten, evet evet tam da oradalar işte.
Tozlu çekmecemde bundan daha iyisi var..
Sana "umut", "vefa", "emek", "özlem", "aşk" ve istemediğin kadarını gönderiyorum, seç seçebildiğini, hepsi senindir..
Sevgiyle kal!









14 Şubat'14 / New York
Fotoğraf: Santa Monica / Los Angeles - CA

12 Şubat 2014 Çarşamba

Tesadüfler





Ben tesadüflere hem inanırım hem hiç inanmam çünkü benim dünyamda tesadüfler amaçlara hizmet eder.
Seninle de karşılaşmamız bir sonbahar gününe tesadüf etmisti. Şimdi bakıyorum da ne çok amacı varmış bu küçük tesadüfün. Halbuki iki yil önce hemde aynı yerde tesadüf etmisiz birbirimizin hayatlarina ve bu büyük carpismanın ardından başka şehirler başka ülkelere dağılmışız ve dönmüşüz yine ilk karşılaştığımız yere sırf bu sefer el sıkışalım diye.
Dün gibi anımsıyorum, bana hem bir yabancı hem bir tanıdık gibi baktığın o anı. Şimdi şimdi kafamda oturuyor bir şeyler, nedenler ve sonuçları..
Çok mu geç kaldık dersin?








12 Şubat'14 / New York
Fotoğraf: Washington Monument / Washington DC

11 Şubat 2014 Salı

Şehir




Sistemler bazen ölümcüldür Don Kişot. Sadece insanı değil, bütün insanlığı ele geçirirler.
Sende mi aşk olmayan bir şehirde aşk peşinde koşanlardansın yoksa. Ya da tüm emeklerini ve acıları görmezden gelip, zayıflığına sığınanlardan.
Bu şehir bütün metalarıyla insanı öyle bir ele geçiriyor ki, geriye sadece havada uçuşan toz zerrecikleri kaliyor. Onlara tutunan hiçlikler ve boşluklar peşin sıra birbirini izliyor.
Yani simdi sende mi kaptırdın gidiyorsun hem de onca sevilmişliğin uzerine..
Hadi bir "keşke" daha not düşsene..
















11 Şubat'14 / Tous les Jours / New York
Fotoğraf: 72. Cadde - Broadway / New York

10 Şubat 2014 Pazartesi

Ithaf!






İnsan hayatında üç kez Don Kişot okumalıdır demisler;
"Kahkahanın kolayca dudaklara fırlayıp duyguları harekete geçireceği gençlikte, mantığın hakim olmaya başladığı orta yaşta ve her şeye felsefe açısından bakıldığı ihtiyalıkta.."


İlkini sana ithaf ediyorum, ikincisinde ve ücüncüsünde de benimle olman dileğiyle!














Geç gelen mektupla yeniden doğuş!
12 Aralik'12 / New York
Fotograf: Soho / New York - Sevgililer Gunu'13

Gitmeyenler





Nereden bilsinler hayatlarinda bir defa olsun kapilip gitmemisler. 
Nasil bilsinler ki tutkuyla, sabirla karar vermeyi, olmayacaklari oldurmayi. 
Ne yaziktir hayatinda hic cekip gidememisler, hayatinin hic bir doneminde bir valizle yasamamis olanlar. 
En aptal kararin arkasindaki kararliligi ve mutlulugu gorememisler. 
Bir bilselerdi sevgilerini kitalar ardina tasimayi ve sevdigini bir fiil pesinden suruklemeyi.. 
Onlara ogretilen hayatin disina cikmayi, o buhranli duvarlarindan arasindan kafalarini kaldirmaya cesaret edebilselerdi, disarida bir hayat oldugunu gorebilselerdi. 
Ben yagmurlu bir gunu yasiyorum, peki sen nasil bir gecedesin. 
Islak mi, yoksa dusunceli mi, bastirilmis ozlemlisinden mi? 
Kimse bilmez bir ben bilirim birazda sen iste..















17 Kasim'13 / New York
Fotograf: Hudson Nehri / New York

Birileri hep aglar..





Birileri birilerine aglar, sonra birileri birilerine yine aglar. 
Ve sonra birileri baska birilerine aglar. 
Yani birileri hep aglar..









7 Subat'14 / New York
Resim: Gustav Klimt / Aglayan Kadin

"Umut"





Yogurduk biz "umut" denen amansiz yamani, mayaladik sevgiyle ve hamur yaptik sabirla. 
Simdi gitse Don Kisot, yolu sonsuz ve acik olur, butun dualar onu izler. Arkasindan su dökülür, adettendir ne de olsa.. Otur denmez, kal denmez, gidene gitme hic denmez. 
Don Kisot bir suret, baska baska bedenlerde hayat bulan. 
Zaman dolar ve çanlar bu sefer sizin icin çalar.. 
Umut mu? Iste biz ondan yaratildik..











4 Subat'14 / New York
Fotograf: Venice Beach / Los Angeles - CA

Yağmur, soğuk, göl ve sen..




En son bu bankta oturdugumda hayatimin en guzel anlarından biriydi. 
Yagmurlu, serin ve sicakti. 
New York'da bir filmin icindeydik.. 
Ve biz iki kisiydik..










2 Subat'14 / New York
Fotograf: Central Park / NY

Maçinli Kiz Icin Ev!











Biraz alismislik, biraz yorulmuslukla beraber kose basindaki kucuk kahvecide kahvemi yudumluyorum. Halen kavanozumda mantarlar biriktiriyorum ve etiketleri sakliyorum dosyalarimin arasinda.
Mutemadiyen bagliyim hayalime, ee ne de olsa bir gun yapacağım diyorum. 
Sonra Aziz Nesin geliyor aklima, bana anlattigi hikayeleri bir bir geciriyorum icimden. Tekrar anlat diyorum Macinli Kiz Icin Ev'i, yeniden tasvir et yasli Sah Kartal'in genc bir balik olan Ikhyts'e olan askini. 
Yazdigim kucuk hikayeleri okutuyorum ona, gulumsuyor... 
Bana bu kahvecide olmayan birini ciz diyorum. O da Don Kisot'u yanindan ayirma diye cevap veriyor. 
Ve sonra uzun uzun yaziyoruz, ayni rolu oynayip, iki farkli kisi yaratiyoruz..





27 Ocak'14 / New York
Fotograf: Beringer Winery / Napa - CA